Sülüs Ayet

Doğan Çilingir (1949-2006), İsra Suresi 81 “De ki: Hak geldl batıl zail oldu” h.1417

Ankara῾da 1949 yılında dünyaya gelen Doğan Çilingir, 1970 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi῾nden mezun oldu. Öğretmenlikten emekli olan ve 5 Nisan 1991 tarihinde hat çalışmalarına başlayan çilingir, hattat Adem Sakal῾dan Sülüs ‴Rabbi yessir‴ meşkiyle sanata başladı. Sülüs ve nesih meşklerine Adem Sakal῾ın da hocası olan Fuat Başar῾la devam eden ve meşkleri içine sinmediği için 3 kere baştan sona kadar tekrar yazan çilingir, 6 sene sonra icazet aldı. Sanatçının meşklerini Mehmet Özçay da görmüş ve çalışmalardan memnun olduğunu belirtmiştir. Hattat Hamit Aytaç῾ın mezar naklinde meşk ve çalışmalarını hattat Hasan çelebi῾ye de gösteren çilingir, birçok üstattan teşvik edici iltifatlar aldı.

çalışmalarını daha çok Ankara῾da gerçekleştiren çilingir, Alanya῾da 1, Ankara῾da 3 kişisel sergi açtı. 7, 10. ve 12. Devlet Türk Süsleme Sanatları sergi ve kataloglarında eserleri yayınlanan, ayrıca IRCICA῾nın düzenlediği 5. Uluslararası Hüsn-ü Hat Yarışması῾nda Türkiye῾yi temsil eden tek Türk olarak dereceye giren ve ödül kazanan çilingir, 27 Hilye-i Şerif, çok sayıda sülüs-celi istif, sülüs, nesih ve talik eserlerinin yanında kolaylıkla cesaret edilemeyen bir kulvar olan ilk İslam yazısı; hakiki-yazma kûfî deryasına dalarak bu dalda da özgün eserler verdi. Bunlar arasında yer alan ve akademik bir çalışma mahiyetinde kabul edilen ‴Hakiki-Yazma Kufi Meşkleri‴nin, sahasında ilk olması hasebiyle dünyada bir eşinin daha bulunmadığı ifade edilmektedir. Hocası Fuat Başar῾ın, hattatlar arasındaki bir sohbette, Doğan çilingir῾e işaretle ‴Zamanımızda sahabeler devrindeki yazıyı bile yazan var‴ diyerek sanatçının yeteneğini anlattığı belirtilmektedir.

Tuğrakeş de olan GESAM üyesi hattat Doğan çilingir, Kültür ve Turizm Bakanlığı῾nın 16.02.2005 gün vs 17961 sayılı onayıyla illerde açılan Hüsn-i Hat kurslarında görevlendirilecek eğiticilerin yeterliliklerinin belirlenmesiyle yurt içi ve dışında sergilenecek eserlerin seçimi amacıyla oluşturulan Değerlendirme Komisyonu üyeliğine seçildi. Ankara Büyükşehir Belediyesi῾nin ve Kültür Bakanlığı Eğitim Dairesi Başkanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı Hizmet İçi Eğitim Dairesi῾nin açtıkları hat kurslarında 300῾den fazla öğrenciye Hüsn-ü Hat hocalığı yapan çilingir῾in öğrencilerinden 6῾sı icazet aldı.

30 Temmuz 2006῾da, 57 yaşında hayata veda eden Doğan çilingir, Türkiye῾nin son dönemde yetiştirdiği en önemli hat sanatçılarından biriydi.

Sülüs İstif

Ali Rüştü Oran (1925-1998), “Ya Hazreti Sıddık-ı Ekber Ebu Bekir İbn-i Ebu Kuhafe”

Ali Rüştü Oran 1925 senesinde Biga’nın Mecidiye Mahallesinde doğdu. İlk tahsilini burada tamamladıktan sonra ailece Bursa’ya göçtüler. Lise tahsilini Bursa’da tamamlayarak akabinde memuriyete başladı. Daha sonra görevi gereği İstanbul’a yerleşti. 1960 yılında tanıştığı Hamid Aytaç sayesinde hüsn-i hatta alaka duyup onun tavsiyesi ile tilmizlerinden Halim Özyazıcıdan sülüs ve nesih meşkine başladı. Nesih meşklerini tamamlayıp sülüsü de yarı etmişken, Halim Efendinin elim bir trafik kazasında vefatı ile dersleri yarım kalmıştır.Daha sonra eksikliklerini Hamid Aytaç’tan ikmal ederek icazet aldı. Meşgalesinden arta kalan zamanda yazı ile ilgilenen Ali Rüştü Oran, 1975 senesinde emekliliğe ayrılınca, bazı günler Fatih’teki İskender Paşa ve İsmail Ağa camilerinde hat dersleri vermeye başladı. 16 Şubat 1998 tarihinde vefat ederek Kazlıçeşme Mezarlığı’na defnedildi.

Sülüs Hurufat Meşki

Hafız Osman (1052-1110)

Haseki Sultân Cami müezzini Alî Efendi’nin oğludur, H. 1052/M. 1642 yılında İstanbul’da doğmuştur. Çocuk yaşta Köprülüzâde Fâzıl Mustafa Paşa’nın himayesine girerek fevkalade bir eğitim aldı. Bir yandan da Büyük Derviş Ali’den aklâm-ı sitte dersleri alıyordu. Daha sonra hocasının tavsiyesi ile tilmizlerinden Suyolcuzade Mustafa Eyyubi Efendi’ye devam ederek, H. 1070/M. 1659 yılında, henüz onsekiz yaşında olduğu halde icâzet aldı. 

Bundan sonraki hayatını tamamen yazıya hasreden Hafız Osman, kısa zamanda yazıda kudret kazanmakla beraber, Nefeszade Seyyid İsmail Efendi’den Şeyh tarzı aklam-ı sitteyi yeni baştan meşketmeye başladı. Bu arada Şeyh Hamdullah’ın eserlerini tedkîk ediyor, üslûbunun inceliklerini kavramaya çalışıyordu. Nihayet Şeyh Hamdullah’ı taklîden yazdığı Kur’an-ı Kerim ile rüşdünü ispat ederek, “fenâ fî’ş-şeyh”(Şeyh gibi olmak) seviyesine erişti.

Bu arada Sünbülî Târikatı meşâyihinden Seyyid Alâ’eddin Efendi’ye intisâb ve tekmil-i süluk etmiş olan Hafız Osman, 1672 yılında Sünbülî Târikatı’nın hankahını ziyâret etmek üzere Kahire’ye yaptığı seyahatte, kendine mahsus şiveyi oluşturmaya başladı. 1676 yılında da Hac farîzasını ifâ etmek üzere Hicâz’a yapmış olduğu seyahât ise sanatı açısından dönüm noktası oldu.

Buradaki intibalarıyla aklâm-ı sittede yeni bir yol ortaya çıkaran Hâfız Osman, son derece hürmet ettiği hocası Nefeszâde Seyyid İsmâil Efendi’nin 1679 yılındaki vefâtına kadar bekledi. Ancak bundan sonra, Şeyh Hamdullah’ın yazısındaki Yâkut tesirini nisbeten ortadan kaldıran, harflerin gövde ve duruşlarını son derece sade bir hale getiren yeni tarzı ile yazı yazmaya başladı.

Başlarda tenkit edilmekle beraber kısa zamanda benimsenen, günümüzde de  hat sanatında takib edilen yeni üslûbu ile şöhret kazanan Hâfız Osman, 1694 yılının sonlarında Sultan 2. Mustafa’nın hüsn-i hat muallimliğine tayin edilir. Sohbetlerine ihrâm tarzı bir esvâb ile iştirâk eden hocasına, yazı yazarken hokkasını tutacak kadar saygı gösteren Sultan Mustafa, bu vazifesi karşılığında kendisine mükafat olarak Filibe Kadılığı’nı da – bir rivâyete göre Diyarbakır – ihsân buyurur.

Ömrü boyunca basit bir derviş gibi yaşayıp süs ve gösterişten uzak duran Hâfız Osman, son zamanlarında felç illetinden muzdarip olduğu için çok sevdiği sanatından uzak kalmış ve nihâyet 3 Aralık 1698 tarihinde vefât etmiştir. Ömrü boyunca devam ettiği Sünbül Efendi Dergâhı’nda kılınan cenaze namazını müteakib dergâhın hazîresine defnedilmiş ve mezartaşına, Ağakapılı İsmail Efendi’nin yazdığı kitâbe hakkedilmiştir.       

Sülüs Kıta

Ragıp Tuğtekin (1893-1980 ) h. 1392

Ne himmet kârgerdir ne taleb, ne hüsn-i isti’dâd
Sezâ-yı yâr olmağa da âdemde baht ister

[Ne bütün gücüyle gayret etmek, ne istekli olmak ve ne de kâbiliyet/ murâda kavuşmak için baht açık olacak baht!]

Sülüs Meşk/Karalama

Gani Efendi, Hicri 1287 (M. 1870)

“Halil Safi bin Zühdizade ve Mehmed Şevki talebesi Gani Efendi” ketebeli, Hicri 1287 (M. 1870) tarihli, aharlı kâğıt üzerine is mürekkebi ile sülüs ve icazet hattıyla kaleme alınmış eserde harf birleşimleri karalanmıştır. Ketebe hattatın yazdığı bir Delail’in ketebesinin temrinidir.

Sülüs Ayet

Yusuf Sezer (Hafız) Ketebeli, Hicri 1422 tarihli, Allahım maksadım senin rızanı kazanmaktır yazılı hat levha. 47×39 cm

Yusuf Sezer 15.07.1961 tarihinde Kastamonu ili, Devrekani ilçesi, Baltacak köyünde doğdu. İlk tahsilini köyünde Şenlikpazarı Nahiyesinde bitirdi. İlk tahsilden sonra bir sene içerisinde hafız oldu. 1981῾de İstanbul Gazi Osman Paşa İmam Hatip okulundan mezun oldu.

Hat sanatıyla meşguliyeti, önce abisinin kalemleriyle ilk heyecanını mürekkebe parmak batırıp, reçel zannedip ağzına götürüp tatmakla, diğer bir deyimle ‴mürekkep yalamakla‴ başladı. Nuruosmaniye Camii baş müezzini Hafız Recep Berk 1972῾de ilk hat dersini aldı. Bu dersler Recep Berk῾in vefatına yani 1978 yılına kadar devam etti.

Recep Berk 1977 yılında Üstad Hamit Aytaç῾tan ders alması için takdim etti. Sırasıyla sülüs, muhakkak, reyhani, icaze, tevkii ve tuğra çalışmaları derslerini takip etti. Nesih ve rikayı mütalaa yaparak çalıştı. 1980 yılında icazetini almaya hak kazandığı gün Hamid Aytaç hocadan helallik isteyince: ‴Evlat, Hat sanatına hizmet edersen hakkımı helâl ederim. Bırakırsan kıyamette 10 parmağım yakanda olduğu halde senden davacı olurum.‴ sözü ile vasiyet gereği hattat olarak çalışmalarını devam ettirmektedir.

Sülüs Nesih Levha

Ragıp Tuğtekin (1893-1980 ) “Ya galiben gayra mağlub – Ey mağlup olmayan Galip” Hat ve Ebrusu Ragıp Tuğtekin‘e ait eserin boyutu 32*24 cm‘dir.

Ragıp Tuğtekin Cerrahpaşa semtinde dünyaya geldi. Rüşdî tahsîli esnâsında mektebin resim hocası Şevket Bey(Dağ)’in teşvîki ile resme yöneldi. Karakalem ve yağlı boya resimler yaptığı bu dönemde, bir yandan da Tapu ve Kadastro şeflerinden Müfid Bey’den sülüs, nesih ve rık‘a meşkediyordu. Meşhur hattatların yazılarını taklit ederek, kısa zamanda mahâret kazandı.

Rüşdiyeyi bitirdikten sonra girdiği Sanayi’-i Nefîse Mektebi’nin resim bölümünden mezun oldu. Uzun yıllar Afyonkarahisar Muallim Mektebi’nde resim hocalığı yaptı. Daha sonra bazı nâhiyelerde maarif müdürlüklerinde bulunup bilâhare tekaüde sevkedildi. Bundan sonra bir müddet Güzel Sanatlar Akademisi’nde yazı hocalığı yaptı. Ragıp Tuğtekin aynı zamanda geleneksel Türkiye Gölge Tiyatrosu (Hacivat-Karagöz)’nun önemli temsilcilerinden biriydi.