Şeffaf Damla Kehribar
Oniks Taşı
Kuka
Yıldız Taşı
Damla Kehribar
Kızıl Bağa
Bağa
Abanoz Ağacı
Mavi Akik Taşı
Kan Taşı
Akik Taşı
Öd Ağacı
Suaygırı Dişi
Gül Ağacı
Mermer
Abanoz Ağacı
Manda Boynuzu
Ardıç Ağacı
Abanoz Ağacı
Abanoz Ağacı
Kanğacı
Fasetalı Mercan
Oltu Taşı
Zeytin Ağacı
Palet Bağa
Sırçalı Kuka
Rumi Desenli Fildişi Makta
Tesbih Sanatı – Ruhi AÇIKGÖZ
Dua, Zikir ve Aksesuar için Kullanılan Tesbihler
Tespih namaz sonrasında Allah’ı belli sayılardaki sözcüklerle anmak için ortaya çıkmış, çeşitli maddelerden yapılan 33, 99, 500 ve 1000 taneli dizilerdir. Elde örnek olmadığı için bu sanatın geçmişi açık biçimde Osmanlılarda XVII. Yüzyıldan sonra izlenebilmektedir. XIX. Yüzyıl sonlarında Kapalıçarşı çevresinde 300 dolayında tesbih tezgahının çalıştığı bilinmektedir.
Tesbihi meydana getiren tane, nişane, durak, imame, pul, tepelik, hatime, çivi gibi değişik ad ve işlevleri olan parçaların yapılışında tespih ustasının beceri ve yeteneği öne çıkar. Klasik tespihte tane sayısı 99’dur. 33’lük olanları bulunduğu gibi, tekke ve dergahlarda dervişlerin zikir (Allah’ı tespih etmek) için kullandıkları 500 hatta 1000 taneli tespihler de vardır.
Taneler armudi, selvi, şalgami, beyzi, tombul beyzi, kürevi, kapsül, mercimek gibi çok değişik biçimlerde yapılmıştır. Durak veya nişaneler her 33 tanede bir konulan ve tane dizisinden dışarıya doğru sarkan bölümlerdir. Bazen üzerinde hareketli halkalar da bulunur. Pul, imameden itibaren onbirinci, yedinci veya beşinci taneden sonra konur. İmame ise, tane, nişane ve pulları iki uç halinde bir araya getirerek ipliklerin içinden geçirildiği, sanatçının yeteneğini gösteren en önemli parçalardandır. Tespihe imameden sonra kamçı denen bir kordon bağlanır. Kamçının üst tarafına ise, Türk başı denilen, dört zincirin ucuna bağlanan taneler takılır. Tepelik veya hatime ise, kamçının üst ucunda bulunur.
Tespih; elmas, yakut, zümrüt, zebercet, firuze, inci, şehcerağ, lacivert, altın gibi, değerli mücevher ve madenlerden yapıldığı gibi mürassağ tesbih denilen kıymetli taşlarla süslenmiş olanları da vardır. Büyük bir bölümünde madeni ve hayvan kökenli malzeme kullanılmıştır. Bunlar cinsine göre, şahmaksut, şiraz taşı, yüzsürü, necef, yeşim, bağa, fildişi, sedef, mercan, gergedan boynuzu, amber gibi adlar alırlar.
Ağaç ve meyvalardan yapılan tesbihlerde ise, daha çok pelesenk, abanoz, yılan ağacı, kuka, öd ağacı, demir hindi, gül ağacı, hindistan cevizi, kan ağacı gibi ağaç ve meyvalar kullanılmıştır.
Tesbih Sanatı
Hat sanatından sonra Türklerin geliştirdiği dini yönü ağırlıklı sanatlardan en önemlilerinden biri de tesbihçiliktir. Osmanlı Türklerinde tesbihçilik sanatının tarihi 17. yüzyıla kadar izlemek mümkün olmaktadır Bu sanat,17 ve 18’inci yüzyıllarda gelişerek sürmüş, 19’uncu yüzyılda doruk noktasına ulaşmıştır. Türk erkeğinin yüzyıllardır vazgeçemediği aksesuarlarından biri olan tesbih bugün artık ince işçiliği, pahalı malzemelerden yapılmasıyle koleksiyoncuların gözdesi olmaya başlamıştır. Hiç tereddüt etmeden ve öğünerek söyleyebiliriz ki İslam dünyasının en güzel tesbihleri İstanbul’da yapılmıştır ve günümüzde de bu sanat gelişerek yapılmaya devam etmektedir. Buradan imparatorluğun her tarafına ve özellikle, her yıl Hac mevsiminde hicaz bölgesine büyük miktarda tesbih gönderilmiştir.
İslam dünyasında hemen her yerde, örneğin Semerkant, Buhara ve İran’da da tesbih isçiliği gelismişse de bunlar daha çok, kullandıkları maddeler yönünden ün yapmıştır.
Güzel Bir Tesbihte Bulunması Gereken Özellikler
Bir tesbihin değeri aşağıda sayılan hususları taşımasıyla doğru orantılıdır. Her bir özellik tesbihe ayrı bir güzellik ve zerafet katmaktadır. Tesbihi yapan ustanın maharetini ortaya koyan bu özelliklere sahip tesbihler günümüzün, genelde erkeklere ait, en nadide takılarıdır dersek herhalde abartmış sayılmayız. Taneler gerek enleri gerekse boyları itibariyle eşit olmalıdır. (Genelde binde beş mm kabul edilebilir bir teloranstır.) Tanelerin şekilleri hep aynı olmalıdır. Tanelerin enine ve boyuna eksenlerinde kaçıklık olmamalıdır. Tane delikleri mümkün olduğunca ince ve konik olmalıdır. İmame yukarıdan tutularak bakıldığında taneler, her iki yanda muntazam bir sütun halinde durmalı, sağa sola eğrilen ve zikzaklı bir görünümü olmamalıdır. Nişaneler, imame ve tepelik taneler ile uyum içerisinde olmalı bunların ucunda punta izi gibi işaretler olmamalıdır. 99’luk tesbihlerde nişaneler iki tane büyüklüğünde olmalıdır. İmame boyu 3 ila 6 tane boyu arasında olmalıdır. Şeffaflığı olan tesbihlerde tanelerin dizilişinde ton uyumuna dikkat edilmelidir.
Tesbihte İşlemeler
Tesbihler tecrübeli ustaların elinde adeta sanat şaheserine dönüşmektedir. Her tane üzerine çok çeşitlimotifler işlenmekte, yüzlerce kakmalar çakılmaktadır.
Tesbih Yapımında Kullanılan Maddeler
Tesbihler çeşitli ağaç malzemelerden, bağa, balık dişi, gergedan boynuzu, firuze,lapislazuli, yeşim, akik gibi hammaddelerden yapılmaktadır. Çekimi de tesbihin türüne göre değişmektedir. Yazın ve kışın çekilen tesbihler birbirinden farklılık göstermektedir. Elin terinden etkilenmemesi için necef, akik, yeşim gibi tesbihler yazın çekilen tesbihlerdendir. Diğer tesbihlerin ise kışın çekilmesi daha uygundur. Her tesbihin çekimi farklıdır, örneğin yumuşak bir madde olan kehribar, deliklerin büyümemesi için elde okşar gibi çekilir. Herkes tesbih çekemez deyimi de burdan kaynaklanmaktadır. Her tesbih zaman zaman çekilmelidir, çekilmeyen tesbihler matlaşır başka bir deyimle sahibine küser.
Türk tesbih ustaları tesbih yapımında çok değişik maddeler kullanmışlardır. Bu tesbihler yapıldıkları maddelere göre müvevher, murassa, madeni, hayvani kökenli, ahşap ve çekirdeklerden yapılan tesbihler olarak adlandırılabilir.
Mücevher Tesbihler
Bunlar taneleri çok değerli taşlardan yapılmış, nişane ve imameleri yine çok değerli taşlarla bezenmiş tesbihleredir. Tesbihçilik sanatından daha ziyade mücevher değerleri daha yüksektir. Bunların yapımında elmas, zümrüt, yakut, zebercet, şebçerağ (grenat), firuze (turkuvaz), lacivertaşı (lapislazuli) ve altın kullanılmıştır. Zamanın padişahları, sadrazam ve büyük zenginlerine ait olan bu çok değerli tesbihlerden maalesef günümüze sadece hikayeleri kalmıştır. Bunlar arasında Sokullu Mehmet Paşa’nın tamaı elmeastan yapılmış bir rivayete göre 33 diğer bir rivayete göre 99’lu olan meşhur tesbihi Azap Kapısındaki konağın yangınından kurtarılamamıştır. Yine Üçüncü Selim’in zümrüt ve incilerden yapılmış 99’luk tesbihleri bilinmektedir. Tiflis Prensi Mehmet Vezirof’un Hazreti Osman’dan intikal eden zümrüt tesbihi bolşevik isyanında Rusyada kalmıştır. Günümüzde bu tesbihlerin bazı örneklerine, değerli koleksiyoncularımızdan Ahmet Aydın Bolak, Necip Sarıcı, Mesut Hakgüden gibi kişilerde rastlamak mümkündür.
Damla Kehribar
Bunlar genellikle yarı kıymetli taşlardan yapılmıştır. İmame, nişane ve tepelikleri altın veya gümüşten olup, üzerleri elmas, yakut, zümrüt, firuze gibi kıymetli taşlarla süslenmiş tesbihlerdir. Bunlardan zamanımızda bazı koleksiyonlarda örnekleri mevcuttur.
Madeni ve Hayvani Kökenli Tesbihler
Balık Dişleri
Koleksiyonlarda en çok bu tesbihlere rastlanır.Sert olan taşlar çarkta traş edilerek ve elmas tozu ile perdahlanarak yapılmıştır. Bu taşlar tornada zımpara ile aşındırilarak yapılabilmektedir. Daha yumuşak olanlar tesbihçi tornalarında çekilmektedir. Bu maddeler:Cebellukum taşı (ametist), bakır taşı (malakit), kırmızı veya ateşin akik (kornalin), damarlı akik veya mühre taşı (oniks), alaca akik (kalseduan), yeşime benzeyen donuk akik (jaspe), kantaşı, mısır necefi, şahmaksut, şiraz taşı, yeşim, necef (kaya kristali), lüle taşı, oltu taşı, yüzsürü, her cins ve renkte kehribar, bağa, mercan, inci, sedef, fildişi, gergedan boynuzu (zergerdan), Deniz fili veya mors balığı dişi, balina dişi, bufalo, gazel, geyik ve manda boynuzları, mamut dişi, deve kemiği, testere balığı, köpekbalığı ve deniz aslanının dişleri ve benzerleri.
Ahşap ve Çekirdekten Yapılan Tesbihler
Kuka
Türk ustaları yerli ve yabancı ağaçlarla bunların bazılarının meyvalarını tesbih yapımında büyük ustalıkla kullanmışlardır. Aslında en kıymetli tesbihler de bunlardır. Sert ağaçtan olanları makbuldür. Bunlar; pelesenk, abanoz, maverz, üveydari, morağaç, demirhindi, fethipaşa, ardıç, kan, gül, öd, zeytin, kelenbek, nebik (sakız), günlük (sığla), yılan, demir, lale, saten, tik, keklik, kıral, sisu ağaçları ve diğerleri. Bir de çekirdekten yapılanlar vardır ki belki de en meşhurları bunlardır. İçinde bademi olan sert, kahverenkli bir ceviz türü olan kuka, bir tür hindistan cevizi narçıl, andız ağacının çekirdeği, hindistan cevizinin kabuğu (sırçalı kuka), zeytin ve hurma çekirdekleri.
Sentetik Maddeden Yapılan Tesbihler
Bunlar; her türlü taş imitasyonları, almansakızı (sıkma kehribar), fiber, her renkte sert plastik ve katalin.
TESBİHİ MEYDANA GETİREN PARÇALAR
Tesbihler çeşitli parçalardan yapılmıştır. Değişik isim ve fonksiyonları bulunan bu parçaların yapılışında, tesbih ustasının beceri ve sanatı öne çıkar.
Taneler
Taneler klasik tesbihte 99 adettir. kolay taşınan, biraz da fantezi mahiyetinde 33’lük tesbihler de vardır. Eskiden tekke, dergah ve ibadethanelerde dervişlerin zikir için kullandıkları 500 hatta 1000 taneli tesbihler de vardır. Taneler; tam toparlak (kürevi), yassıca toparlak, uçlu toparlak, beyzi, yarım beyzi, yumurta, şalgami, armudi, servi ve üstüvane gibi biçimlerde yapılmaktadır. Taneleri çok küçük olanlara kadın (zenne) tesbihi denilmektedir. Tanelerin üzerine de zaman zaman süsleme maksadiyle kalem işi işlemeler ve motifler yapılmıştır.
Her 33 tanede bir konmuş bulunan ve tane dizisinin dışına doğru sarkan çeşitli şekillerde, bazen üzerinde hareketli halkalar da bulunan iki adet nişane vardır. Bunlara durak ya da müezzin adı da verilmektedir. 33’lü tesbihlerde nişane yoktur. Sadece pul denilen küçük, yassı mercimeğe benzer iki parça vardır. Gerek 33 gerekse 99’lu tesbihlerde imameden itibaren her iki tarafta 7’nci taneden (bazen 5 veya 11’inciden) sonra konan pullar, duaların sayısını belirlemek için kullanılmaktadır.
İmame (Bahri Bülbül)
İmame ve Düğüm Tanesi (Takoz)
İpe dizilmiş olan tane, pul ve nişaneler iki uç halinde bir araya getirilerek imameden geçirilir. İmame tesbih ustasının tesbihte sanatını gösteren en önemli parçalardan biridir. Genellikle 3 ile 6 tane boyunda çok zarif inhinalarla yapılmış bir parçadır. İki yandan gelen iplikleri imameye, ya ortadaki tek delikten ya da daha makbulü alt yanlarda açılmış iki ayrı delikten sokulur ve yukarı uçta tek bir delikten çıkarılır. Türk ustaların yaptıkları imameler dünyada en güzel olanlardır. Bazen imamenin alt ucuna yakın boğum üzerinde torna sırasında yapılmış hareketli bir halka da bulunur. İmameden çıkan ipler düğümlenerek düğüm tanesi denilen küçük parçanın içine sıkıştırılır. Bazen düğüm imamenin içinde de gizlenir
Düğümlük (Bahri Bülbül)
Tepelik (Hatime), Püskül ve Çivi
Klasik ağaç tesbihlerde imameden sonra ipekten örülmüş bir püskül ya da 8-20 cm boyunda bükme veya Çerkez Kaytanı şeklinde örülmüş bir kordon kamçı vardır. Tesbihçiler tarafından bu kordon üzerine küçük taneler veya kendilerini belirten şekilde torna edilmiş küçük parçalar dizilmiştir. Kordonun en üst ucunda yine tesbih ustasının zevkine göre yapılmış bir parça bulunur. Bazen üzerinde hareketli halkalar da olan bu parçaya tepelik veya hatime adı verilir. Tepeliğin en üst ucuna çivi adı verilen bir parça girer. Kordonun ucu çiviye bağlanarak tepeliğe sıkıştırılır. Bu parça bazen vidalı yapılarak tepeliğe vidalanır. Çivi hem tesbihin dizilmesini tamamlar hem de tepelik parçasının en üstünü estetik bir biçimde tamamlar.
Kamçı
Kamçılar altın veya gümüşten örülmüş çok zarif kordonlardır. Bu kordonlar imamenin üst ucuna ya doğrudan bağlanarak üzerine yine altın veye gümüşten örme küçük bir kılıf geçirilir ya da daha iyi mafsallamayı sağlayan ve hadriyan düğümü diye bilinen bir geçme ile bağlanır. Kamçının üst ucunda yine altın veya gümüşten, üçlü veya dörtlü hüzmelerle yuvarlak veya oval örülmüş taneler bulunur ki bunlara Türk Başı denir. Bunlar klasik tesbihteki tepelik parçasının yerini tutarlar. Bu Türk Başlarının üst ucunda çivi parçasının yerini alan, çok defa mercandan veya başka değerli taşlardan yapılmış bir boncuk tanesi bulunur. Bazen de Türk Başından sonra küçük ve ince altın veya gümüş birkaç kordondan yapılmış ve uçlarında mercan taneleri bulunan püsküller vardır. Kamçılar genellikle değerli taşlardan yapılmış tesbihlere takılmaktadır.
Geçmişten Günümüze Türk Tesbih Ustaları
Günümüzde yeni yeni canlanmaya başlayan tesbihçilik sanatımız 19. yüzyıldaki ustaların gayretiyle doruk noktasına ulaşmıştır. O gunun teknolojisiyle her biri harikalar meydana getirmiştir. O günlerde kapalıçarsı çevresinde 300’den fazla usta olduğu rivayet edilmektedir. Osmanlıda bu işe ne kadar önem verildiğini anlamak şu hikaye sanırım yeterlidir.Padişah Birinci Ahmet, Sulatan Ahmet Camii’nde ilk Cuma namazı kılınacağı zaman; cami ve avlusunun kaç kişi alacağını merak eder ve namaza gelen herkese birer 99’luk ödağacı tesbih verilmesini emreder. Namaza girişte 86.000 tesbihin dağıtıldığını duyunca emin olunması için namaz çıkışında da bu kez 99’luk kelenbek ağacından tesbih verilmesini söyler. Bu defa da 86.000 tesbih dağıtılır. Bir defada 172.000 tesbihin dağıtılabildiği bir ortamda tesbihçiliğimizin ne kadar gelişmiş olduğu takdire değerdir. Bunlardan, adı günümüze ulaşanları aşağıda zikrediyor, hepsini rahmetle anıyoruz.Günümüzde de çok değerli ustalarımız yetişmektedir. Değerli kolelsiyoncularımızın katkılarıyla son yıllarda bu alanda gözle görülür bir canlanma gözükmekte ancak yeterli değildir.
Geçmişteki Ustalarımız
Topkapılı Sadık Usta, Mevlanakapılı Mahmut Usta, Yamalı Nuri Usta, Balatlı Nuri Usta, Eyüplü Deli Tahir Usta, Horoz lakabıyla anılan Horozun Salih Usta, Kalafatçı Hasan Usta, Beşiktaşlı Sağır Rıfat Usta, Topuzun Halil Usta (1900-1960), Tophaneli İsmet Usta, Akgerdan Mehmet Cemil Usta ve oğlu Beylerbeyli Galip Usta, Hilmi Usta, Fildişici Burhan, Börekçi Mahmut, Kehribarcıbaşı Muhiddin Usta, Kalemdar Hayri Usta, İskender Usta, Hamid Bülbül Usta, Ahmet Düzgünman, Elazığlı Yusuf Özgen ve Bülent Dölen. Bu işi meslek edinmeyen diğer amatör ustalar ise Kehribarcıbaşı Ali Bey, Kaymak Ali Bey ve Prof. Dr. Bedii Gorbon.
Günümüz Ustaları (Soyadı Sırasına Göre)
Aziz Acar, Vural Acar, Özcan Ata, Alpaslan Babaoğlu, Feti Barut, Erhan Başak, Mevlüt Bozkurt, Ömer Bozkurt, Bahri Bülbül, Cem Bülbül, Hamit Bülbül, İhsan Bülbül, Levent Bülbül, Lütfi Bülbül, Sinan Bülbül, Ömer Önder Cankurtaran, Hüseyin Çelik, İbrahim Çerçi, Edirnekapılı Yaşar Evci, Ahmet Geloğlu, Emre Gürbüz, Süleyman Gürsoy, Eymen Gürtan, Cumali İnanç, Ulvi İskender, Feyzullah Kalaycı, İmdat Kalaycı, Necip Fazıl Karadağ, Metin Karakuş, Sinan Karcılar, Onur Kaşkaya, Cuma Fırat Kayabaşı, Osman Kiraz, Bünyamin Korucu, Prof. Dr. Zeki Kuşoğlu, Nurettin Küçükokka, Harun Ovat, Gürcan Öncü, Abdullah Öner, Mustafa Öner, Ragıp Öner , Ahmet Özbek, İbrahim Özgen, Şeyhmuz Payzun, Müştak Sakal, Niyazi Sayın, Gürkan Sunay, Zekai Şenyurt, Serhat Tekin, Emin Usta, Ali Uzun, Hayati Ünsal, Mustafa Ünver, Cezmi Yağmur, ve adını sayamadığımız pek çok değerli ustalar.